30 Aralık 2008 Salı

Neden Pomak Kültürüne Sahip Çıkmalıyiz?

Neden Pomak Kültürüne Sahip Çıkmalıyiz?

İnsanların, toplumları, ülkeleri birbirinden farklı da olsa biyolojik olarak birbirlerine benzerler, ama inanç, düşünce, tutum ve olayları algılayış tarzı bakımından farklıdırlar.
Bu farklılığı ortaya çıkaran etkenlerin başında içinde yetiştikleri kültürel yapıdır.

Kültür bir toplumun tarihsel süreç içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütününe denir.
Kültür, bir toplumun kimliğini oluşturur, onu diğer toplumlardan farklı kılar. Kültür, toplumun yaşayış ve düşünüş tarzıdır.

Kültürü belli unsurlar bir araya getirerek oluşturur.

Şöyleki:

Dil: Dil, kültür unsurlarının başında gelir. Çünkü dil olmadan öteki unsurların meydana gelmesi mümkün değildir. Dil bir halkın ses dünyasıdır. Her halk dunyayı ve evreni değişik şekillerde algılamış ve yorumlamıştır. Aynı zamanda dil kültüre ait bütün değerleri bünyesinde barındıran bir kültür hazinesidir. Bir dil, onu kullanan halkin kafa yapısını, nasıl düşündüğünü, zihninin nasıl çalıştığını ve mantığını ortaya koyar.

Din: Kültür unsurları içerisinde çok önemli bir yere sahiptir.Özellikle eski devirlerde yüzyıllarca bu kültür unsuru ön planda bulunmuş ve öteki kültür unsurlarını gölgede bırakmıştır. Dinin halklar üzerindeki hakimiyeti, imparatorluklardan millî topluluklara geçinceye kadar devam etmiştir.Milliyetçilik çağında halklar imparatorluklardan kopunca dinin fonksiyonu da azalmıştır. Dinin bir halk içerisindeki kültüre etkisi ve kültürün diğer unsurlarının oluşması ve değişmesindeki rolü ise devam etmektedir.Pomak halkının ve balkanlarda yaşayan farklı halkların oluşum sürecine ve günümüze yansımalarına baktığımızda din faktörunun temel belirleyici bir olgu olarak karşımıza çıktığını görebilmekteyiz.Elbetteki az önce bahsettiğimiz gibi din faktörü oluşum süreçlerinin çimentosudur , harcıdır.Günümüzde din olgusundan çok toplumların oluşum süreçlerinde aldıkları isimler altinda varlıklarını devam ettirdikleri görülmektedir.Bundan dolayı Pomak kimliğini salt dinsel ayrımlardan ortaya çıkmış bir isim olayina indirgemek tarihsel hatalara yol açabilecektir,açmaktadırda.

Gelenek ve görenek: Bunlar bir halkın yazılı olmayan veya hepsi yazılı olmayan kanunlarıdır.Özellikle Pomak halkına baktiğımızda yazılı kaynaklarından cok sözlu veya geleneksel uygulamalar şekilinde günümüze kimlik değerlerini taşıdığını görmekteyiz. Geçmişte ve günümüzde yazılı kanunların çoğu gelenek ve göreneklere göre düzenlenmiştir. Kanun, insanın toplum içerisindeki davranışlarını düzenler. İnsanlar bu düzeni asırlar boyunca gelenek ve göreneklerle sağlamışlardır.Aslında kişinin bütün hal ve hareketlerinin yazılı kanunlarla tanzim etmek mümkün değildir. Çünkü yasalar genellikle hakları ve cezaları tayin etmektedir. Oysa insanın toplumda birçok sosyal ilişkileri bulunmaktadır: özür dilemek, selamlaşmak, saygı göstermek, davetlere katılmak, konuşmak, tartışmak, yazmak vs.. Bu davranışlarda nasıl bir usulün gerektiğini kanunlar değil gelenek ve görenekler tayin eder.Gelenek ve göreneklerimize ne kadar sahip çıkıp geliştirdiğimiz oranda Pomak halkı olarak gelisen bir toplumsal statüye kavuşmuş oluruz.

Tarih:Bir halkın çağlar içindeki yürüyüş ve görünüşüdür. Tarih mazidir, fakat bu mazi bugünün ve dünün fertlerini halk içerisinde birbirine bağlayarak geleceğe taşır. Fertler arasında kader birliği temin eder. Aynı halka mensup insanlar tarih sayesinde akrabalıklarının farkına varabilirler. Tarih bir halkın nereden gelip nereye gittiğini gösteren kültür unsuru olarak, o halkın hayatında önemli bir yer tutar.Tarih bilincini oturtamamış toplumlar her zaman yok olmaktadir.Pomak halkı olarak tarih bilincine sahip olabilmenin çabasını vermek zorundayız.Tarih bilinci halkın kültürel ve tarihsel gelişiminin en önemli ayaklarından birini oluşturmaktadır .

Bir kültür ancak kendi toplumunun tarihi varlığında ortaya çıkabiliyor. Kültürü, yüzyıllara uzanan bir zaman çerçevesinde topluluklar meydana getiriyor, kültür de halkı ayakta, dik ve sağlam tutuyor. "Ana karnında bir çocuk düşününüz. Çocuğu bir kordonla besleyen anadır. O göbek bağını içeriden kopardınız mı, ananın da çocuğun da felaketine sebep olursunuz. Kültürle halk arasındaki bağ da aynen öyle. Halklar ancak kendi kültürleri ile yaşayabilirler."(Yavuz Bülent Bakiler)

Kültür bir halkın konuştuğu dilidir, halk sevgisidir, tarih bilgisidir, birikimidir. Değer hükümleridir.Örf ve adetleri gelenek ve görenekleridir.
Nihayet kültür, bir halkin yaşama tarzıdır.

Tüm bunları söylerken aslinda asıl önemli noktayı kaçırıyoruz.Bir türlü ve malesefki kültürün gücünü öğrenemedik.Bilemedik kültür nedir ne değildir diye.Bu yüzden köylerde veya şehirlerde yaşayan Pomak halkı olarak külturümüze yeterince sahip çıkamadık, kayda geçiremedik, geliştiremedik.
Zaten bir anlayabilsek, kültürümüzün varlık sebebimiz olduğunu.Bizi biz yapan değerleri bir anlayabilsek.Gunumuzde kulturel kimligimizle yasabilmenin guzelliklerinide tadabilme şansımız olacaktır.Malesefki bizi biz yapan kültürel değerlerimizin yok edilmesine izin vererek bugün toplumlar arasında kendi rengimizle var olacakken, bukalemun gibi hengi ülkede yaşıyorsak oranın kültürel aidiyetine katılmak zorunda ( bilerek yada bilmeyerek) kalıyoruz.
Her Pomak ferdinin kendine sormasi gerekir aslinda , yuzyillar öncesinden gelen ve geleceğe yön veren, güzellikleri ile gecenin içinde parlayan ışık kaynakları nasıl görmezlikten gelinir ki!
Neden bu güzelliklerimize kıskançlıkla sahip çikmak yerine , eski ve değer görmeyen şeylermiş gibi davraniyoruz.

Bize düşen, yaşamın acımasız sürdüğü bu dünyada, yaşamımızı kimlik ve kültürümüzü ödünsüz bir şekilde kavramak,yorumlamak ve Pomak halkı
açısından bu süreci değiştirmektir..
Sonuçta, her koşul altında, gerçeğin kendisi olan öz kültürümüze yönelmek, yok edilmek istenen değerlerimizle buluşmaktır.
İnsani ilerlemenin, toplumsal gelişmesi de böyle olmayacak mı?


İbrahim Kenar
2008

www.pomak.be

2 Aralık 2008 Salı

CİĞER SARMASI

CİĞER SARMASI

Malzemeler:

1 takım kuzu ciğeri, 2 bardak pirinç, 6 adet taze soğan, 1 adet kuru soğan

1 demet taze nane, 1 çorba kaşığı karabiber, 1 kaşık salça, 3 bardak su, yeterince tuz, bir miktar zeytinyağı.

Hazırlanışı :

Ciğerler bir tencerede kavrulur. Sonra soğan ve salça ilave edilip birlikte kavrulur. Aynı tencereye 2 bardak pirinç ilave edilip ciğerlerle kavrulur. Daha sonra 3 bardak su, tuz, karabiber ve nane ilave edilerek kısık ateşte 10 dakika pişirilir. Daha sonra kuzu ciğerinin sarmasına bohçalar halinde sarılıp bir tepsiye dizilir. Üzerine bir bardak su ilave edilir, sarmaların üstüne yumurta sarısı sürülüp pişirilir.